Ana Muhalefet Partisi CHP, dış politika “zikzaklarından” çektiğini hiçbir şeyden çekmedi. Bu konuda çok fazla hata yaptı ve eleştirildi.
Dış Politika konusunda, finans konusundaki büyük deneyimi kadar deneyime sahip olmayan CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu Genel Başkanlık koltuğuna oturduğu yıllardan bu yana çok sayıda diplomatla birlikte çalıştı.
Ancak, bu deneyimli büyükelçilerle çalışmaları uzun süreli olmadı.
Örneğin, CHP Genel Başkanlığı’nın ilk yıllarında deneyimli diplomatlar, emekli büyükelçiler Faruk Loğoğlu ve Osman Korutürk’le çalıştı.
Fakat bir dönem sonra bu isimlerden vazgeçti ve CHP’nin dış politikasını, Büyükelçi Öztürk Yılmaz’a bıraktı. Yılmaz, Musul Başkonsolosluğumuza saldıran IŞID’in elinde 101 gün rehin kalmıştı.
CHP’den Ardahan Milletvekili seçilen Öztürk Yılmaz’la da çalışmaları uzun sürmedi. Öztürk Yılmaz, bir süre sonra partisinden istifa ederek, Yenilik Partisi’ni kurdu.
Ünal Çeviköz dönemi
Öztürk’ün ardından, CHP’nin dış politikası, deneyimli büyükelçilerden Ahmet Ünal Çeviköz’e emanet edildi.
Ancak, S-400’ler, Yunanistan’ın işgal ettiği adalar ve Azerbaycan-Ermenistan savaşında “paralı askerler” kullanılması ile ilgili yaptığı açıklamalar nedeniyle büyük tepki aldı. Azerbaycan Cumhurbaşkanı Aliyev’i bile, CHP’ye küstürdü.
Ünal Çeviköz, 14 Mayıs 2023 seçimlerinde aday gösterilmedi.
Yerine, yine dış politikada önemli bir isim, bir diplomat, bir sözcü, eski bir ABD Büyükelçisi Namık Tan, CHP İstanbul Milletvekili seçildi.
Tan, CHP Parti Meclisi üyesi olmadığı için kurultaya kadar dış politika konusunda Genel Başkan Başdanışmanı olarak görevini yapacak. Yapılacak ilk kurultayda Parti Meclisi’ne seçilirse, başkanlık divanına girecek ve dış politikadan sorumlu genel başkan yardımcısı olarak görev yapacak.
Namık Tan, önemli bir isim. Birçok uluslararası görüşmelerde, Gazeteci-Diplomat olarak soru cevap alışverişlerimiz oldu. BM Genel Sekreteri’nin başkanlığında İsviçre'nin Bürgenstock kasabasındaki Kıbrıs görüşmelerinde “sözcülük” başarısına tanıklık ettim.
Abdullah Gül’ün Dışişleri Bakanlığı döneminde Dışişleri Sözcülüğü yaptı. Bu nedenle Başbakan-Cumhurbaşkanı Recep Tayyip Erdoğan’la da yakın çalıştı. AKP iktidarlarında Türkiye’nin İsrail ve ABD Büyükelçilikleri görevlerinde bulundu.
Namık Tan ilk kez, Meclis kürsüsüne çıktı.
Emekli büyükelçi Namık Tan artık CHP İstanbul Milletvekili olarak siyaset sahnesinde. Siyaset arenasında, Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu Ana Muhalefet Partisi CHP’nin dış politikası kendisine emanet edildi.
Namık Tan dün, ilk kez meclis kürsüsüne çıktı. Diplomasi arenasında değil, siyaset arenasında ilk sınavını verdi, 600 çift göz üzerindeydi. Doğal olarak heyecanlıydı da…
“Batılılaşma, Batılı ülkelerin suyuna gitmek,
onlar ne istiyorsa yapmak değildir”
Namık Tan konuşmasına, dış politikası oldukça “örselenen” CHP’nin, genel dış politika anlayışı ve temel ilkelerini anlatacağını belirterek başladı. “Zira” diyen Tan, CHP’nin dış politikası hakkında, “zihinlerde istifham yaratacak görüşler ve yaklaşımlar bulunduğunu” itiraf etti ve bizim görüşlerimizi de doğruladı.
CHP’nin dış politikasının, “cumhuriyetçi, milliyetçi, halkçı, laik, devletçi ve inkılapçı” olduğunun altını çizdi.
"Batılı olmak, onlar ne istiyorsa yapmak değildir"
Atatürk’ün esaslarını belirlediği ve Cumhuriyet Halk Partisinin de bütünüyle benimsediği, “Batılılaşma çerçevesinde Batılı olmanın” ne olduğuna da açıklık getirdi:
“ Batılı ülkelerin suyuna gitmek ve onlar ne istiyorsa yapmak değildir. Onlara boyun eğmek, Türkiye'nin çıkarları aleyhine sergiledikleri politikalara göz yummak, tepki göstermemek hiç değildir” diyerek sözlerini özetledi.
“Şimdilerde Batılılaşma sürecinden” bilinçli şekilde uzaklaşıldığına dikkat çekti ve bir diplomat gözüyle AK Parti iktidarını şu sözlerle eleştirdi:
** Batı aidiyetimiz sorgulanıyor, çağdaş dünyadan soyutlanıyoruz.
** Üyesi olduğumuz uluslararası kuruluşlarda hak ve menfaatlerimizi etkin şekilde korumakta zorlanıyoruz.
** Güvenilirliğimiz, saygınlığımız, öngörülebilirliğimiz yara alıyor.
** Bir süredir körüklenen Batı karşıtlığının başta ekonomimiz olmak üzere Türkiye'ye hemen her alanda ciddi maliyet oluşturmakta olduğunu görüyoruz.
** Popülizm temelli Batı karşıtlığı, özellikle müttefiklerimizle ilişkilerde gereksiz sürtüşmeler ve gerginliklere sebep oluyor.
** Ani ve beklenmedik davranışlar sergilediğimiz için bütün muhataplarımız nezdinde inandırıcılık sorunu yaşıyoruz.
** Bir iki yıl önce Türkiye'nin düşmanı olduğunu öne sürerek ölçüsüz tepkiler verdiğimiz ülkelerle birdenbire kucaklaşabiliyoruz. İsrail, Birleşik Arap Emirlikleri, Suudi Arabistan ve Mısır'la ilişkilerimizin yakın geçmişine göz attığımızda bu çerçevedeki ibret verici tabloyu görmek mümkün.
** Ya da bir gün sıcak davrandığımız lidere ertesi gün küsebiliyoruz. Yunanistan'la ilişkilerimizde bunu sık sık yaşamaktayız. Bu tür duygusal çıkışlar güvenilirliğimiz ve öngörülebilirliğimiz üzerinde yıkıcı etkiler yapıyor.
** iktidar ve devlet destekçileri en kolay yolu seçerek Batı yanlısı kitleyi "vatan haini" ithamında bulunmak suretiyle sindirmek gibi sığ bir yola başvuruyor.
** Böylece ülke içinde zaten var olan kutuplaşma giderek derinleşiyor, nefret söylemi ve yabancı düşmanlığı zemin kazanıyor.”
Erdoğan kimseyi dinlemiyor.
Emekli de olsa Diplomasi mesleğinde 40 yıl geçiren Namık Tan, Dışişleri Bakanlığı’nın ideolojik amaçlar uğruna, “hoyratça” kullanıldığını, “meslek memurluğu” kavramının yok olduğunu vurguladı.
Profesyonel kadroların yerine, sistemli bir şekilde “eski siyasetçilerin” atandığını, bu atamaların yanlışlığına ve ileride dış politikaya ağır maliyet yaratacağına dikkati çekti.
Dışişleri Bakanlığı’nın dışlandığına dikkati çeken Namık Tan, uzun yıllar birlikte çalıştığı Ak Parti Genel Başkanı ve Cumhurbaşkanı Erdoğan’ı da eleştirdi:
“Bütün kararlar kişisel zeminde alınıyor. Dış politikamızın oluşturulmasında artık kurumların herhangi bir rolü kalmadı. Dış politikamız siyasi liderlerimizin kişisel heyecanları çerçevesinde belirleniyor, bütün bu kararlar kişisel zeminde alınıyor.
Cumhurbaşkanı Erdoğan yaşamın her alanında olduğu gibi dış politikanın belirlenmesinde de tek söz sahibi; kimseyi dinlemiyor, kimseye itimat etmiyor.
Oysa kişisel akılla belirlenen ve yürütülen dış politika öngörülebilir değildir, risk ve güvensizlik barındırır.
Gerçek müttefiklerinizin ve gerçek dostlarınızın yanınızdan giderek uzaklaşmasına sebep olur, yalnızlıktan kurtulamazsınız. Bu, sadece şahsi yalnızlık anlamına gelmez, ülkenin bütününü de etkiler.”
Yeni Dışişleri Bakanı’na dersler.
Emekli Büyükelçi Tan, MİT Müsteşarlığı’ndan Dışişleri Bakanlığı’na atan Hakan Fidan’a da deneyimli bir diplomat” olarak tavsiyelerde bulundu:
“Yeni Dışişleri Bakanımızın, Hariciye teşkilatımızı bir siyasi partinin komiserliği görüntüsünden kurtaracağına inanmak istiyorum.
Birinci ders, dış politika, ciddiyet, ehliyet, birikim, sağduyu ve uzlaşı gerektirir.
İkinci ders, sığ ve popülist hamasetin, hakaret ölçüsüne varan ergen reflekslerinin, Türkiye gibi saygın ve tecrübeli bir devletin ağırlığıyla mütenasip değildir.
Sonuncu ve en önemli ders, ideolojik körlüğün revizyonist bataklığına saplanmış bir dış politikanın eninde sonunda küçük düşürücü tercihlerle yüzleşeceğidir.”
Siyaset sahnesine ilk adımını atan Emekli Büyükelçi Namık Tan, Meclis kürsüsündeki ilk siyasi konuşmasını şöyle tamamladı:
“Dümeni bozuk dış politikamızı onarmamız gerekiyor”.
Comments