“CHP’li”, Ekrem İmamoğlu ile ilgili verilen “siyasi” kararla, esmeye başlayan rüzgar, Ankara’da daha da sert esiyor.
“Sen bir CHP’lisin ve senin de genel başkanın benim, burası da CHP”
Bu yazı yazdığım sırada, CHP lideri, İmamoğlu’nu Ankara’ya çağırdı. Hem de CHP Meclis Grup toplantısına. Salı günleri Meclis’te yapılan grup toplantılarına, Türkiye’nin her tarafından gerçek CHP’liler ve CHP’li Milletvekilleri katılır. CHP lehinde, iktidar aleyhinde sloganlar atılır. CHP’nin lideri de grupta çıkar ve heyecanlı bir konuşma yapar. Yani, Salı günleri grup salonunun her yeri CHP kokar. “İçişlerimize karışmayın” diyen Kemal bey, İmamoğlu’nun da gerçek CHP havasını teneffüs etmesini istemiş olabilir. Ya da, O’na, “sen bir CHP’lisin ve senin de genel başkanın benim, burası da CHP” demek istemiş olabilir. Böyle düşünüyorum, Çünkü; Dün, az sayıda TV’nin Ankara Temsilcisi’nin ve benim de davetli olduğum, “yıl sonu” buluşmasında, Kemal bey, hem Meral Akşener’e, hem de Ekrem İmamoğlu’na ayar verdi. İmamoğlu, hakkında verilen karar ve Saraçhane’de yaşanan “İmamoğlu-Akşener” şovundan sonra ilk kez gazetecilerle bir araya geldi, CHP lideri. Hatta, ilk kez “yandaş” olarak anılan iktidar medyasını izleyen Gazeteci meslektaşlarım, Ankara Temsilcileri de davet edildi, hediyeler verildi. Bence güzel bir hareketti. Yanımda oturan eski bir iktidarı takip eden Gazeteci arkadaşım, “8 yıl aradan sonra ilk kez CHP Genel Merkezi’ne davet edildiğini” söylüyordu. CHP’de, hiç de yadırganmadılar. Hatta ilgi de gördüler. Çünkü özünde hepimiz Gazeteci ‘ydik. Gazetecilik sürecinde hepimiz iktidarın uçağına bindik. Ama, arkadaşlarım izin versin, arada bir fark vardı. O uçaklarda biz Rahmetli, Turgut Özal’a da, Süleyman Demirel’e de herşeyi sorduk, herşeyi de yazdık. Çünkü, biz bunları atılma korkusu olmadan yazabiliyorduk, patronlar da yayınlıyordu. Patronlar ve Genel Yayın Müdürleri gelen “işten atma” taleplerini geri çevirebiliyordu. Ama şimdi, “korku” var. Erdoğan’ın uçağındaki meslektaşlarım “yazmıyor” değil, “yazamıyor”. Yazdığında ya yayınlanmıyor, ya da işinden oluyor. Özal ve Demirel kadar “hoşgörü” sahibi, “güler yüzlü” bir lideri izlemiyorlar. Dün, bu Gazeteci arkadaşlarım, CHP Liderini adeta soru yağmuruna tuttu. Diğerlerinden daha çok soru yönelttiler Kemal Kılıçdaroğlu’na. Hatta, üst üste sordukları soruların hepsine de yanıt aldılar Kemal beyden. “İçişlerimize karışmayın” Ekrem İmamoğlu ile ilgli soruların çoğunu da onlar sordu. Akşener-İmamoğlu’nun yanak yanağa görüntüleri, Akşener’in atkısı bile gündeme geldi Kılıçdaroğlu bu sorulara toptan, “ Bir parti başka bir partinin içişlerine karışmamalı. Her partinin kendi kuralları vardır Her parti kendi içerisinde değerlendirmesini yapmalı" diye cevap verdi. Bir kez daha “Belediye Başkanları, görevlerinin başında. Yıllar sonra aldığımız Ankara ve İstanbul’a kaybedemeyiz ” diyen Kemal bey, adaylık tartışmasını yeni bir boyuta taşıdı. Böylece İmamoğlu’nun önünü iyice kesti. Kılıçdaroğlu, Millet İttifakı’nın adayının, “masada uzun zamandır beraber olan, birbirlerini çok iyi tanıdıkları” gerekçesiyle “ altılı masa etrafındaki liderlerden birinin” olması gerektiğini ileri sürdü. Böylece, “13. Başkan’ı”, İstanbul’dan, Ankara’ya taşımış oldu. Ayrıca, bir belediye başkanı değil, bir genel başkanın aday olmasını önerdi. Kemal bey bir kez daha kendisini de potaya soktu ve “Altı lider bana, ‘Aday sizsiniz’ derse elbette adayım” diyerek noktaladı. Parantez.. Aynı konuyu, masadaki liderlerden Demokrat Parti Genel Başkanı Gültekin Uysal da gündeme getirdi. Uysal, Kılıçdaroğlu gibi “adayın masa etrafındaki liderlerden birisi olması” gerektiğini söyledi. Masa etrafındaki iki lider böyle düşünüyor. Geriye dört lider kalıyor. Onlar da belediye başkanı yerine genel başkanlardan birinin aday olmasını isterse bu defa “kim?” sorusu gündeme geliyor. Masanın en genci Uysal, en yaşlısı ise Kılıçdaroğlu. Ankara Göksu restoranda birlikte akşam yemekleri yiyen bu iki liderden hangisi daha şanslı, göreceğiz. “Meral Abla” Ancak, CHP Lideri, adayın değil, “çökmüş” olan bu tek adam sisteminin tartışılmasını istiyordu. Bunu da “Ali, Veli olsa ne farkeder? Bize, Kral değil kural lazım. Yeni bir Kral istemiyoruz”diyerek ortaya koydu Kemal bey, yeni yıl öncesinde düzenlediği buluşmada, “iktidarın yargıyı sopa gibi kullandığını, Yargı aracılığıyla siyaseti dizayn etmeye çalıştığını, 16 milyon İstanbulluya kumpas kurduğunu” anlattı. Kılıçdaroğlu toplantıda; “Mahkemeden olumsuz karar çıkacağını tahmin etmediği “için Almanya’ya gittiğini itiraf etti. Ekrem beyin kendisine haber vermeden Saraçhane çağrısı yaptığını, bu çağrıyı Almanya'da sosyal medyadan öğrendiğini, İmamoğlu’nun Akşener’e “Meral Abla” diye hitap ettiğini de ilk kez açıkladı. Yanak yanağa fotoğrafı da “yadırgamadığını” vurguladı. Kemal bey, YSK’ya ve yargıya güvenmediklerini bir kez daha dile getirdi. 6 partinin kadrolarıyla sandık güvenliğini sağlayarak, “beyefendi” dediği Erdoğan’ı emekli edeceklerini de tekrarladı., Haberiniz olsun. Yazının sonunda adaylık için Ankara Ve İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanları, Ekrem İmamoğlu ve Mansur Yavaş’a hatırlatmak isterim. Kemal bey ikinizin de çıkıp “ben aday değilim” demenizi istiyor. Aksi halde, “yeri ve zamanı geldiğinde bunu söylemek zorunda kalacağınızı” düşünüyor. Dedikodu gibi oldu ama haberiniz olsun.
Comentarios